Büyü Dünyası
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlık Lord&Lady Alımı

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Dawniélle Karyn Syélies
Müdüre
Müdüre
Dawniélle Karyn Syélies


Kadın Mesaj Sayısı : 38
Yaş : 29
Lakap : Gisemmm =)
Yetenek : Metamorphmagus
Patronus : -
Taraf : Tarafsız
Asa : -
Kayıt tarihi : 20/02/09

Karanlık Lord&Lady Alımı Empty
MesajKonu: Karanlık Lord&Lady Alımı   Karanlık Lord&Lady Alımı Icon_minitimeC.tesi Şub. 21, 2009 4:26 pm

Karanlık Lord&Lady alımı buradan yapılmaktadır. Lord&Lady olmak için;


Adınız Soyadınız:
Yaşınız:
Kaç Yıldır RPG yapıyorsunuz?:
Neden Karanlık Lord&Lady'lik?:
RPG:

Formunu doldurmanız gerekir. Unutmayın Karanlık Lord&Lady olursanız ; Hogwarts'ta görevli olamazsınız!^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Urainé Xetha Valensîa
Karanlık Lady
Urainé Xetha Valensîa


Kadın Mesaj Sayısı : 22
Yaş : 32
Kan Saflığı : Safkan
Lakap : Ladim derler
Taraf : Dark Side
Kayıt tarihi : 21/02/09

Karanlık Lord&Lady Alımı Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Lord&Lady Alımı   Karanlık Lord&Lady Alımı Icon_minitimeC.tesi Şub. 21, 2009 9:27 pm

Adınız Soyadınız: Urainé Xetha Valensîa
Yaşınız: 20
Kaç Yıldır RPG yapıyorsunuz?: Yaklaşık bir 5-6 ay oldu.
Neden Karanlık Lord&Lady'lik?: Yapabileceğimi düşünüyorum. Gerektiğinde son derece otoriter olabilirim. Ayrıca kötücül karakterler konusunda baya deneyim sahibiyim.
RPG:

Issız sahilin körpe dalgaları ileri geri hareket ediyordu. Uzun, beton duvarın durgun karartısını dövüyordu. Set halindeki duvarın biraz ilersinde dalgaların arasında bir beden yerle bütünleşmişti sank. Yoğun ipeksi saçları ve bembeyaz tenini kum taneleri kaplamıştı. Gözlerinin altı mor bir biçimce halkalaşmıştı. Halka halka olan gözlerini hafifce araladı. Can havliyle elini duvara atıp kendini çekmek yerine bir çubuk çıkardı. Çubuğu duvarın ötesinde soluk sarı beton duvarları olan çift katlı bir evin tavanına tuttu. Kafasını hafifce kaldırdı. Sesinin çıkabildiği kadar çıkararak gür bir şekilde çıkardı. Ama o kadar yorgun ve bitkin bir hali var gibiydi ki sesi fısıltıyla çıkmıştı. Ağzından dökülen kelimeler zorlukla seçiliyordu. Büyük fısıltının arasından [color=#800040]"Carpe Portus..." diye ufak bir ses dalgalandı büyük dalgaların yankıları arasında. Yorgun kadın olduğu yerden yok oldu. Dalgaların çarptığı beden artık orada değildi. Bedenen ve ruhen kaybolmuştu sanki. Ama bir saniye bile sürmeden o garip, eski çubuğun gösterdiği evin çatı katında beliri verdi. Yorgunluktan bitkin bir halde olduğu yerde kaldı bir süre. Yüzünün çoğu hala kum taneleriyle kaplıydı. Ama o pis kum tanelerine rağmen kızın güzelliği her halinden belli oluyordu. Mor halkaların üstünde berrak bir mavilik parlıyarak pencereden ieçri süzülen güneşi selamlıyordu. Biraz ileride duran bir sandığa yaklaştı. Santığın üzerinde garip yomalar vardı. Eski ve el yapımı olduğu her halinden belliydi. Sandığın üzerine attığı bedeni acıyla inledi. Büyük bir acı hissetmiyordu. Çünkü artık duyguları kalmamış bir halde çalkantılar arasında ilerliyordu. Deniz insanının yaptığı gibi karada yaşıyordu. Rüzgarın dalgaları nereye savurursa oraya uçuyor ve gelen tehlikeye karşı olabildiğince hızlı kaçıyordu. Ellerini tehlikenin aksi yönüne uzatarak önündeki yolu yokluyordu. Ama ne iyi bir başlangıç ne de büyük bir final vardı. Finali burda bulamiyacağı kesindi. Ama yaşamak için paraya ihtiyacı vardı. En azından kuru birkaç giysiye. Bu yüzden oturduğu eski, el yapımı sandığı bir anda altından itti. Son gücüyle gene çubuğunu sandığa dayadı. Bu sefer öncekinden çok daha büyük bir ses çıktı kızın o soluk kırmızı dudaklarından. Artık kelimeler net ve öfke okunabilir bir halde "Cistem Aperio" diye haykırmıştı sonunda. Sandığın içinden büyük yeşil bir ışık huzmesi dalgalanarka kızın mavi gözlerinde parladı. Kız hafifce gözlerini kırpıştırdı. Sandık gözlerini verdiği emirle hızlıca geriye savrularak açıldı. Sandığın içineki giysiler yere dağıldı. Giysilerin bir çoğu eski ve yamalıydı. Ama içlerinden bir kaçı yeni ve kullanılmamış gibiydi. Siyah bir montla altına deri bir pantolon geçirdi. Sarı saçlarını onu rahatsız etmemesi için sıkıca toplayarak bir topuz yaptı. Siyah bir bağcıkla saçlarınıda tutturduktan sorna yüzünde kalan bir kaç kumuda silkti. Kumlar yüzünden her düşüşte Azkaban'da ki o berbat anıları hatırlıyordu. Elleri titriyor, gözleri öfkeyle parlıyordu. Her an ağzından alevler fışkırcakmış gibi dudakları git gide kırmızılaşıyordu. Sonunda aşağıdan gelen sesle yerinden sıçradı. Artık yüzündeki bütün kum taneleri gitmişti. Yüzü gene eski güzelliğine kavuşmuştu. Sadece biraz pisti. Yüzünün tam ortasında büyük bir is lekesi vardı. Elleri siten kararmıştı. Saçlarının bazı yerlerinde sarılığı gitmiş artık siyaha doğru bir geçiş yapmış teller vardı. Bir banyo yapmalıydı ama banyoyu bırak tuvalet ve yemeğe bile ayırıcak zamanı yoktu. Bütün Londra onu arıyordu. Onunsa canından çok sevdiği kızını bulması gerekiyordu. Sonudna kendine gelen Isabelle hafifce gülümsiyerek kapıya yaklaştı. Kısık bir sesle kapıya doğrulttuğu çubuğu oynatarak "Alohamora" diye fısıldadı. Kapının hafif bir 'tik' sesinden sorna sonuna kadar açılması onu hiç şaşırtmamıştı. Hafifce içeriye girdi ve arkasından büyük tahta kapıyı kapattı.

Bu evde büyük bir gariplik vardı. Tıpkı kendisi gibi hareket ediyordu. Bir kaç saat kendine özgü hareketlerde oynuyor ve merdivenler yer değiştirip içeri giriyorlardı. İsabella korkuyla geri çekildi ve soluğunun hafifliğiyle "Burası büyücü evi." diye soludu. Ama artık çok geçti. Tam farketmişti ki arkasından yabancı bir ses "Carpe Retractum" diye haykırmıştı. Ne olduğunu anlamadan yerinden tavana doğru asılan ayağına büyük bir halat dolandı. Kız olduğu yerde çırpınmaya başladı. Sonunda elineki çubuğuna düşüründe büyük bir hayalkırıklığına uğramış bir şekilde olduğu yerde hiç kıpırdamamaya başladı. Hafif bir sesle "Bitti. Ne istiyorsun?" diye sordu. Sorusunun cevabı alaycı bir biçimde gülerek gelmişti. Bu bir adam sesiydi ve kızın artık gördüğüne göre adam uzun yapılı ve esmer bir adamdı. Elinde güzel bir el yapımı asa tutuyordu. Gözleri çimen yeşili kadar güzeldi. Gözlerinin renginde uzun bir pelerin vardı. Bir yolculuktan yeni gelmiş gibi derin derin bulutsu bir ses bırakarak soluyordu. Nazikçe gülümsemesinin ardından parlayan uzun beyaz dişleri birer inci gibi parıldıyordu. Her biri aynı boyda olan ve parlaklığı yüzünden insanın gözünü alan dişlerinin arasından kırmızı iki dudak çok belli oluyordu. Adamın esmer teni ve kömür karası saçlarıyla birleşince gözleri ve ağızı mühteşem duruyordu. Isabelle hemen gözlerini ondan çevirdi. Adam gülerken biraz bekledi ve sonunda "Evime böyle hırsız gibi giren bu ufak hanımın kim olduğnu öğrenmek istiyorum. Hem yarabere içindesin hem de... bir büyücüsün." dedi. Sonra yerdeki asaya eğilerek asayı eline aldı. Boş olan elide artık bir asayla dolunca Isabelle hemen kendini savunması gerektiğini anladı. Ama söyleyecek bir kelime bile bulamıyordu. Hafifce gülümsedi ve kısık sesle öksürdü. Sonra adamıon yüzüne bakarak "Beynime kan götürdüğün için teşekkürler ama artık beni indirsen." diye söylendi. Adam çok eğleniyormuş gibi büyük bir kahkahadan sonra "Tabiki matmazel." diyerek asasıyla bir kaç hareket yaptı. Isabelle kafasının üstünde yere yapıştıktan sonra büyük ve tok sesi duydu. Sonra hafifce sendeleyerek ayağa kalktı. Başını tutarak sinirle adama baktı. Ama adam hala çok eğleniyordu. Buna çok kızan Isabelle adamın üstüne atladı ve kısa bir boğuşmadan sonra kendi asasını almayı başarmıştı. Hızla ve öfkeyle asasını savurdu ve Azkaban'a geçen defaki gibi yeniden gitmesini sağlayacak sözcükler istemsizce ağzından dökülüverdi;

"Avada Kedavra!"

Asasının ucundan çıkan büyük yeşil ışıkla beraber ortalık mahşer alanına döndü. Büyük bir sis etrafı kapladı. Soğuk hava güz mevsiminin tam ortasında evin içine dağıldı. Isabelle'nin karşısında duran esmer adam gözleri boş bir bakışla doluydu. Yere doğru kayarken Isabelle üşüyerek koşmaya başladı. Ama artık çok geçti tam karşısında büyük pelerindi insan demeye dilin avramayacağı bir canlı çıktı. Havanın sisinde sürüklenerek ilerleyen canlı Isabelle'e yaklaştı... yaklaştı...
Isabelle yere düşmüştü. Ama hiç çırpınmıyordu. Çırpınmaya bile gücü kalmamış gibi boş bir şekilde üzerinde duran pelerinli canlıya bakıyordu. Rüzgar kadar yavaş bir biçimde pelerinin kukuletasını indirmeye başlıyan canlının Ruh Emici olduğuna artık emindi. Ama Isabelle artık ondan kaçamayacağınada emindi. İki dünya arasında sıkışmaya hazır bir ruh gibi bekliyordu saat tiktaklarının acılı hareketini. İlerideki saatin sesi büyümüş inatlı bir biçimde atıyordu. Tik... tak... tik... tak... Bir kaç dakka geçmişti sanki. Elleri ve ayakları soğuktan artık titremeyi aşmış havale geçiriyordu. Ama yapıcak hiç bir şeyi yoktu. Gönlü sökülüyor gibi yukarı kalkmış göğüs kafesini terkeden ruhu ağzına doğru gidiyor ve ağzından feryatlar içinde kayboluyordu. Sonunda büyük bir ışık çakmalıydı. Ama hiç bir zaman büyük bir ışık çakmamıştı. Artık tamamen karanlığa mahkumdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scarlett Jane Miller
Baş Profesör & İksir Profesörü & Slytherin B. S.
Baş Profesör & İksir Profesörü & Slytherin B. S.
Scarlett Jane Miller


Kadın Mesaj Sayısı : 120
Yaş : 32
Kan Saflığı : Safkan
Partner : Yok.
Yetenek : Metamorfmagus
Patronus : Pirşakır
Taraf : Ölüm Yiyen
Asa : Kara Çikolata
Kayıt tarihi : 02/10/08

Karanlık Lord&Lady Alımı Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Lord&Lady Alımı   Karanlık Lord&Lady Alımı Icon_minitimeC.tesi Şub. 21, 2009 9:29 pm

Kabul edildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://buyudunyasi.yetkinforum.com
Alexander M. Darkknight
Ölü
Ölü
Alexander M. Darkknight


Erkek Mesaj Sayısı : 1
Yaş : 30
Kan Saflığı : safkan
Kayıt tarihi : 21/02/09

Karanlık Lord&Lady Alımı Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Lord&Lady Alımı   Karanlık Lord&Lady Alımı Icon_minitimeC.tesi Şub. 21, 2009 11:30 pm

Adınız Soyadınız: Alexander M. Darkknight
Yaşınız: 22
Kaç Yıldır RPG yapıyorsunuz?: 3
Neden Karanlık Lord&Lady'lik?: 3 yıldır rpg yapıyorum ve bu 3 yıl boyunca her zaman kötü karekterleri canlandırdım. Çoğu kötüden de öteydi diyebiliriz. Ayrıca Karanlık Lord'luk konusunda deneyimim de var. [/size]
Vee.. Aslına bakarsanız karanlık sadece rpg karekterlerimin hayatlarının bir parçası olmasının yanısıra kendi hayatımında bir parçası...
RPG:Güneş ışınlarının yere ulaşmasını önleyecek kadar sık dallarla kaplı ormanın içinde tek başına yürüyordu Alex amaçsızca ve düşünceli bir şekilde. Arada bir gittiği yolarda çalılar sıklaşıyordu ve Alex asasının küçük hareketleri ile onları kenara çekip kendisine yol açarak ormanın derinliklerine ilerliyordu.
Madalyonu düşünüyordu. Madalyonun Mell’in ruhunda olduğunu biliyordu ancak onun öldüğünü duymuştu. Bu da onun ruhunun madalyonun gücüyle birlikte bu dünyayı terk ettiği anlamına gelirdi. Ama Alex bunu kabul etmiyordu. Onun ölmesinin imkansız olduğunu düşünüyordu çünkü madalyon onun ruhuyla bütün olduğu sürece gücü Mell’e aitti. Bir yerlerde saklanıyor olmalıydı. Bir korkak gibi diye düşündü Alex. Ama bu korkak ondan kurtulamayacaktı. Ölümlü veya ölümsüz. Onu bulacaktı Alex ve madalyon ile ruhunu ayıracak iksiri içirecekti ona. Madalyon eline geçtiğinde de vakit kaybetmeden gebertecekti onu. Belki de iksire bir miktarda öldürücü zehir eklerim diye düşündü Alex. Onun ölümü ne kadar çabuk olursa önündeki engellerin daha da çabuk kalkacağını düşünüyordu.
Alex parmağındaki yüzüğün siyah kömürümsü taşının üzerinde gezdirdi parmaklarını. Ölüler diyarından, Yüce ejderhalardan ve Selidordan bir anıydı bu taş. Çok önemli anıların çağırıcısı. Ölümün taşı diyordu Alex bu taşa. Geldiğini düşündüğü yer nedeniyle koymuştu bu adı.
Alex hafızasında bir köşeye saklanmış olan anılarını yeniden hatırlarken aniden bir ses duydu. Ezilen kuru otların çıtırtılı sesi.. Asasını eline aldı ve sesin geldiği yöne baktı. Gözlerinde korkudan eser yoktu. Gelen her kimse ya da her neyse onunla kolaylıkla baş edebileceğini biliyordu.
Ve tekrar çıtırtı sesleri duydu tekrar. Bu sefer daha yakından gelmişti. Alex seslerin geldiği yöne başını çevirdiğinde kırmızı bir ışının kendisine doğru geldiğini fark etti.Hiç vakit kaybetmeden
“Protego Maxima” dedi. Etrafını kaplayan güçlü koruma kalkanı büyünün ona çarpmasını engelledi. Alex eğlence başlıyor diye düşünerek baktı karşısındaki adama. Dudakları şeytani bir sırıtışla kıvrılmıştı. Durdurulamaz bir öfkeyle kendisine bakan adam. “Yüzündeki o pis sırıtışı sileceğim lanet herif. Ailemin intikamın çok feci bir şekilde alacağım senden.” Dedi. Sözlerini bitirir bitirmez“Avada Kedavra” diye bağırdı. Alex’e doğrultmuş olduğu asasından çıkan öldürücü yeşil ışın ona doğru gelirken zaten böyle bir hamle ile karşılaşmayı bekleyen Alex asasını adamın arkasına doğrultup “Carpe Portus” dedi. Aniden kaybolan Alex’i ıskalayan öldürücü lanet büyük bir çınar ağacına çarptı ve ağaç hızlı bir şekilde çürüdü. Ağırlığını taşıyamayan köklerinden sökülüp boşluğa devrildi. Rakibin daha doğrusu kurbanının arkasında beliren Alex asasını ona doğrulttu ve "rictumsempra” diye mırıldandı. Asasından çıkan büyü fazla yol katetmeden şiddetli bir şekilde çarptı adamın vücuduna ve onu taklalar açtırarak ileriye savurdu.
Alex asasını ona doğrultmaya devam ederek
“Birileri ailesini özlemiş galiba” dedi alaycı bir ses tonu kullanarak. Adam ağzına dolan kanları tükürdü otların üzerine ve yerden kalktı. “Sen ben daha bebekken onları elimden aldığından beri özlüyorum onları. Ama daha onlara kavuşma vaktim gelmedi. Seni bu dünyadan silmeden, onların intikamını almadan gitmeyeceğim.” Asasını Alex’ doğrulttu öfkeli bir şekilde. Ancak Alex onun her hangi bir büyü yapmasına izin vermeden “Levicorpus” dedi. Adam neye uğradığını şaşırarak asasını düşürdü elinden ve tepetaklak bir halde buldu kendisini. Asasına ulaşmak için çabaladı. Alex çağırma büyüsü ile asasını eline aldı. İnceledi onu elinde evire çevire ve adamın dehşetle asasına ve kendisine bakan gözleri önünde ortadan ikiye ayırdı asayı hiç güçlük çekmeden. Kırılmış olan iki parçayı bir arada tutan kılı kopardı ve asasının ucu yere düşüp adamın önüne doğru yuvarlandı. Alex diğer parçayı da onun önüne attı ve adamın etrafında dönmeye başladı yavaşça. Bu salak cesura nasıl bir işkence yapabilirim diye düşünüyordu. Aniden yakınlardan gelen b,r ses onun ölüm planları kurmasını böldü.
“David’i rahat bırak yoksa…”
Alex sesin geldiği yöne baktığında genç, güzel ve korktuğu çok belli olan bir kadın gördü.Asası Alex’e doğrultulmuştu ve bakışları Alex ile David arasında gidip geliyordu.
Yoksa beni öldürecek misin?” dedi Alex alaycı bir sesle ve devam etti. “Ama başaramazsın. Kimse başaramadı. Hiç kimse.Kızın bakışlarındaki korku artmıştı. Asasını tutan eli korku ve endişe seline kapılmış olan ruhu ve bedeni ile titriyordu. Alex büyük bir zevkle korkudan titremey başlayan kızı seyretti. Ve devam etti.” Ben kimim biliyor musun?” “Az sonra acılı bir şekilde geberecek olan David için lanet herifin tekiyim. Benimle tanışmış ve hala yaşayan insanlar için saygıdeğer ve korkulması gereken karanlık lordum. Senin içinse katilinim. Seni sevdiğin bir insanın katili yapacak kişiyim.” Korku dolu bakışlarını Alex’in yüzündn ayırmayan kadın iki adım geriledi. Havada baş aşağı asılı durmasından dolayı yüzü morarmış ve damarları belirginleşmiş olan David’e baktı kız korku dolu gözlerindeki aşk parıltılarıyla. Küçük, karalı birkaç adım attı David’e doğru .“Hayır Valeria git. Ben onu tek başıma da yenerin. Lütfen git!” Göz yaşları yanaklarından süzülmeye başlayan Valeria adımlarını daha da hızlandırdı. "Seni bu halde yanlızbırakamam. Benden bunu isteme sevgilim.”
Alex alaycı sırıtışıyla izledi iki sevgili arasındaki dialoğu. Kız adamın yanına geldiğinde asasını ona doğrulttu ve “İmperio” dedi. David’in yanındaki kızın kolları hafifçe yanına sarktı. Bakışları donuklaştı hafifçe ve nefes alışveişleri düzene girdi. Artık Alex’in kontrolünde bir bedendi o.
Valeria’nın donuk bakışlarıyla karşılaşan David acı dolu bir çığlık attı
. “Hayır Valeria onun seni ele geçirmesine izin verme. Direnebilirsin aşkım onu engelleyebilirsin!” diye bağırdı. Ama Valeria onu duymuyordu şu anda lanetin neden olduğu boşluğun ve dinginliğin içinde kaybolmuştu.Direnecek gücü yoktu. Hele ki onu kontrol eden kişi Karanlık Lord iken hiç şansı yoktu.
Alex cüppesinin iç cebindeki hançeri çıkardı kınından. Senelerce pek çok insanın kanını akıtmış olan hançeri fırlattı kadına doğru. Hançer David’i dehşete düşüren bir sesle kızın bacağına saplandı. Kız biraz sendeledi bu darbeyle ancak hiçbir şey olmamış gibi bacağına saplanmış olan hançerin sapını tutup çekti. Hançerin kızın etinden ayrılmasıyla yarılmış olan yerden oluk oluk kan akmaya başladı.
Alex asasını havaya kaldırıp değişik bilek hareketleriyle çevirdi havada ve kızın yapmasını istediği şeyleri mırıldandı.
Kız ucundan kanlar damlayan hançeri havaya kaldırdı. David korku ve acı dolu gözlerle baktı kızın donuk gözlerinin içine.
“Lütfen Valeria lütfen diren ona.” dedi mırıldanırcasına. Sonra bakışları Karanlık Lord’a yöneldi. Pişman ve yalvarırcasına bir bakıştı bu. Pişmanlığının arkasında büyük öfke alevlerinin yükseldiği bakışlar. “Onu bırak senin işin benimle!” diye bağırdı. Alex’in onu duyamazlıktan gelerek hala şeytani bir sırıtışla ona bakmasına karşılık. "Kendi işini kendin halledemiyor musun? Neden bir kıza öldürtüyorsun beni. O kadar güçsüzmüsün?” dedi öfkeyle ve sesine alaycı bir ifade katmaya çalışarak. Onu öfkelendirmek ve Valeria serbest bıraktırmaktı amacı. Ama Alex öfkelenmedi sadece sesli bir şekilde kahkaha attı. “Benim için küçük güçsüz bir böcekten farkın yok. Bir böceği öldürmek için kendimi yoramam ve onun pis kanını elime bulaştıramam.” Dedi. Ardından Alex adama doğrultmuş olduğu asasını hızlıca yere indirdi katillere yaraşır bir kahkaha ile.
Çelik hançer David'in güneşten yanmış esmer gıdısına hızla daldı ve kızıl şelaleyi serbest bıraktı. Valeria’nın eli sıcak kanla ıslanıverdi. Kız bıçağı daha da itti.ve sonunda bir dirençle karşılaştı. Hafifçe duraksadı ama hançer son derece keskindi. Omuriliği parçalayıp David’in ensesinden çıktı.
Adamın son çığlığı yankılandı ormanın içinde. Bir insanın ciğerlerinden çıkmasının mümkün olmyacağı kadar güçlü bir çığlıktı bu. Ağaçların dallarına tünemiş az sonra güzel bir ziyafet çekecek olan etçil kargalar ormanın içini kanat sesleriyle doldurdu ve gökyüzünü kapatan sık dalların arasından geçerek uçup gittiler geri dönmek üzere.
Alex David’in çığlığı sona erdiğinde şaheserini bir de kendisi görsün diye kızın üzerindeki büyüyü kaldırdı. Kız büyünün etkisinden kurtulur kurtulmaz dizlerinin üstüne çöktü. Bakışlarını David’in cesedinden kaçırarak başını önüne eğdi. Önce birkaç küçük hıçkırık duyuldu. Birkaç damla göz yaşı düştü David’nin kanı ile birlikte kızıl çimenlere.
Yüzüne düşen saç perdesinin gerisinden dehşetle haykırdı kız acıyla. Sesi kısılıp haykıracak hali kalmayıncaya kadar sürdü çığlıkları. Alex kızı izledi ve dinledi sessizce. Yüzündeki gülümseme tamamen silinmişti. Dalgın bir şekilde bakıyordu kıza. Onun çığlıkları ve acısı kendi elleriyle öldürdüğü David içindi. Bu acı dolu çığlıklar Alex’e Alice’yi hatırlatmıştı. Yıllar önce iblisin Alex’in kontrolünü ele geçirerek sevdiği kızı öldürdüğü ana götürmüştü bu çığlıklar onu tekrar.
Alex kızın acısını sona erdirmek için tekrar İmperio lanetini uyguladı ona. Kızıl çimenlerin üzerinde oturan kız elindeki hançeri aşağı yukarı kısa yaylar çizecek şekilde savurdu. Bu harekete bıçağı kendisine saplamak için ara verdi. Gömleğindeki kesikten taze kan boşandı. Gömleğinin delindiği bölge kanın dışarı çıkarken oluşturduğu kuvvetle dalgalandı. Kız bıçağı karnından çıkarır çıkarmaz kalbini ve ciğerlerini parçalayacak darbeyi indirdi göğsüne. Bu son darbe indikten sonra kız bilincini geri kazandı ve acıyı hissetti. Ağzından akan kanların boğduğu bir sesle çığlık attı ve kendi kanıyla karışmış olan David’in kanının üstüne düştü suya düşen bir taşın çıkardığı bir ses çıkararak.
Son çığlıklarda yankılandıktan sonra ormanın içinde büyük bir sessizlik oldu. Tek bir kişinin nefes alış sesleri ve hala ayaklarından asılı olan David’in parçalanmış boynundan damlayan kanların kan gölüne karışırken çıkardığı sesler duyuluyordu sadece.
Alex kısa bir süre olduğu yerde durup iki sevgilinin kanlar içindeki bedenlerine baktı. Ne kadar ruhsuz ve acımasız olduğunu bir kez daha anladı.
Aceleci olmayan adımlarla ilerledi cesetlere doğru ve kadının göğsünde saplı duran hançerini çekip çıkardı. Rahatça kadının bedeninden ayrılmış olan hançerini aldıktan sonra onlara sırtını döndü ve o kötü anısını kendisine anımsatan olayı unutmaya çalışarak karanlık köşke cisimlendi.
[/size]

(Hala daha karanlık lord olarak rpg yaptığım bir siteye yazmış olduğum bir rp )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scarlett Jane Miller
Baş Profesör & İksir Profesörü & Slytherin B. S.
Baş Profesör & İksir Profesörü & Slytherin B. S.
Scarlett Jane Miller


Kadın Mesaj Sayısı : 120
Yaş : 32
Kan Saflığı : Safkan
Partner : Yok.
Yetenek : Metamorfmagus
Patronus : Pirşakır
Taraf : Ölüm Yiyen
Asa : Kara Çikolata
Kayıt tarihi : 02/10/08

Karanlık Lord&Lady Alımı Empty
MesajKonu: Geri: Karanlık Lord&Lady Alımı   Karanlık Lord&Lady Alımı Icon_minitimePaz Şub. 22, 2009 2:04 pm

Reddedildi.

Biraz daha güzel çalışmalar bekliyorum sizden Bay Darkknight. Biraz daha gelişmelisiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://buyudunyasi.yetkinforum.com
 
Karanlık Lord&Lady Alımı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» * Görevli Alımı ve Listesi »

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Büyü Dünyası :: Büyücü Bilinçlendirme Merkezi :: Sarı Sayfalar-
Buraya geçin: